GÜVENLİ PAYLAŞIM FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

GÜVENLİ PAYLAŞIM FORUM

        GÜVENLİ PAYLAŞIM FORUMHoşgeldin,
son ziyaretiniz: Gerçekleşmiştir
Mesaj Sayınız: 0

 
AnasayfaAnasayfa  PORTALPORTAL  DONATE  Latest imagesLatest images  BUGÜNKİ MESAJLAR  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
En iyi yollayıcılar
sadık özdoğan (872)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
oğuzhan (838)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
Admin (368)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
burak (213)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
cengizci-06 (174)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
bilge (47)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
osman (44)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
Berk Lakot (31)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
dj_akin_61 (29)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
arif (26)
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_vote_lcapkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar I_voting_barkurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Vote_rcap 
En son konular
» ORHAN ESEN 11 ALBÜM
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyCuma Nis. 26, 2013 2:34 pm tarafından delibatak

» FERDİ GÜRSES SENİDE Mİ KAYIP ETTİM - YALANCI
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyC.tesi Mart 02, 2013 12:58 pm tarafından malic

» netokur ve gvz katılımsız
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptySalı Ara. 04, 2012 10:37 pm tarafından cascadeferhat

» talks - 4 full indir
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptySalı Ağus. 07, 2012 5:09 pm tarafından roseela

» jaws 12 64 bit ingilizce indir
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptySalı Mayıs 15, 2012 8:25 pm tarafından volkansa1981

»  Dikte Genel Profesyonel indir
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyPtsi Mart 28, 2011 3:49 pm tarafından mcprotez

» Top speed için yeni araba"
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyPaz Mart 27, 2011 12:45 am tarafından burak

» Shooting range
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyÇarş. Mart 23, 2011 6:50 pm tarafından burak

» e-speak yeni versiyon
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyPaz Mart 20, 2011 7:58 pm tarafından burak


 

 kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sadık özdoğan
Moderatör
Moderatör



ÜYELİK TARİHİ : 12/09/09
YER : ANKARA
Yaş : 33
MESAJLAR : 872
Rep Gücü : 22
Tecrübe Puan'ı : 2546
Doğum tarihi : 10/04/91
RUH HALİ : SAKİN
Hangi Takımlı : galata saray
İş/Hobiler : bilgisayarla ilgilenmek, şiir yazmak.
Erkek Lakap : efsane
Hakkımda : ben sadık özdoğan: lise 3 öğrencisiyim 18 yaşındayım.

kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar Empty
MesajKonu: kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar   kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar EmptyÇarş. Şub. 16, 2011 2:25 pm

Moskova Antaşması (16 MART 1921)

T.B.M.M. açıldığında M. Kemal Sovyetlere dostluk önerisinde bulunmuştu. Fakat Sovyetler Birliği bu sıralarda, içte karşı devrimci güçlerle ve dışta da
Polonya ile savaşıyordu. Diğer yandan İngiltere, 1917 Ekim Devrimi sonrası, Çarlık dönemi borçlarını ret eden Bolşeviklere ekonomik ambargo uygulamaya
başlamıştı. Türkiye'nin tam bağımsızlık ilkesinden ödün vermeden dış ilişkilere hazır olması tezi de Sovyetlerin hoşuna gitmemişti. Emperyalizme karşı
savaşan Türkiye'nin Sovyetleşebileceği umudunu duymuştu. Ermeni konusundaki yaklaşımları da Türkiye ile Sovyetler arasındaki ilişkilerin olumlu gelişmesini
engellemişti. Birinci İnönü Savaşı'nın kazanılması Sovyetlerin Türkiye'ye daha çok yakınlaşmasını hazırladı. Ermeni konusunda ise sorun çözülmüştü. Londra'da
İngilizler ile ticari bir antlaşma imzalamak üzere olan Sovyetler, İngilizleri kuşkulandırmamak için Türkiye ile görüşmelerini geciktirdi. İngiliz Başbakanı
Lloyd George'u anlaşmaya Sovyetlerin Kemalistlere yardım etmemeleri hükmünü koydurmak istediyse de Sovyetler bunu ret ettiler. Ticari antlaşmayı saklayan
Sovyetler daha rahat duruma geldiler. Fakat Londra Konferansı'na T.B.M.M. delegelerinin katılmasını, Türkiye'nin Emperyalistlerle anlaşmak istediği biçiminde
yorumlayan Sovyetler bu sebeple olumlu bir sonuca ulaşmakta geciktiler. 8 Kasım 1920'de Moskova Elçiliği'ne atanan Ali Fuat Paşa'nın çalışmaları sonunda
Türkiye ile Sovyetler Birliği 16 Mart 1921'de Moskova Antlaşması'nı imzaladılar.

Antlaşmanın hükümlerine göre:

1- İki taraftan birinin tanımadığı devletlerarası bir senedi diğeri de tanımayacaktır(Madde 1).

2- Sovyetler Birliği Misak-ı Milli'yi tanıyorlar(Madde 1).

3- Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya'sı arasında imzalanmış olan antlaşmalar hükümsüzdür(Madde 6).

4- Sovyetler kapitülasyonların kaldırılmış olmasını kabul ediyorlar (Madde7).

5- İki devlet aralarındaki ilişkileri sıklaştıracak iktisadi, mali ve sair antlaşmalar yapmayı kabul ediyorlardı.

6- Sovyetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Ermenistan ve Gürcistan arasında imzalanmış antlaşmalara göre tespit edilmiş olan sınırı, Batum Gürcistan'a
geri verilmek şartıyla, tanıdılar. Ancak Türkiye Batum Limanı'nı serbestçe kullanabilecek ve bölge halkına geniş bu özerklik verecekti(Madde 2).

7- Boğazların bütün devletlerin ticaret gemilerine açık kalmasını sağlamak amacıyla Karadeniz'e kıyısı olan Devletlerin temsilcilerinin katıldığı bir konferansta
konunun ele alınması prensip olarak kabul edildi. Fakat bu konferansta Türkiye'nin İstanbul üzerindeki egemenliğini tehdit eden kararlar alınmayacaktı
(Madde 5).

8- Rusya elinde bulunan bütün esrirleri üç ay içinde iade edecektir (Madde l3).

Moskova Antlaşması Türkiye için büyük başarı idi. Büyük bir devlet T.B.M.M. Hükümeti'ni resmen tanıdı. Misak-ı Milli'yi ve Türkiye'nin kabul etmediği anlaşmaları
(Sevr'i) kabul etmemeyi kabul etti. Her iki devlet de kendilerinden önceki (Çarlık Rusya ve Osmanlı Devleti ) döneme ait antlaşmaların geçersiz olduğunu
ilan ettiler. Yalnız, Batum Gürcistan'a, işin gerçeği Sovyetlere bırakılıyordu. Buna karşılık, Sovyetler Kars ve Ardahan'ın Türkiye'ye ait olduğunu kabul
ettiler. Türkiye Doğu Cephesi'ndeki kuvvetlerini Batıya kaydırmak olanağına kavuştu. Türkiye, Sovyetler gibi büyük bir devletin, İtilaf Devletleri'ne karşı
politik desteğini ve ayrıca Türkiye'ye silah, cephane, araç, ilaç v.s. göndermesini sağladı.

Moskova Antlaşması'nın imzalanmasından yedi ay sonra, Sovyetler Birliği'nin aracılığı ile Türkiye ve Kafkas Cumhuriyetleri arasında 13 Ekim 1921'de Kars
Antlaşması imzalandı. Moskova Antlaşması'nın hükümlerinin bir tekrarı olan bu antlaşma ile Türkiye'nin doğu sınırı kesinlik kazandı .

Bu arada Meclis Ulusal Mücadele'nin anlam ve önemini belirten iki olayı yaşadı. 12 Mart 1921'de İstiklal Marşı kabul edildi. 23 Nisan 1921'de de 23 Nisan
günü "Ulusal Bayram" olarak ilan edildi.

Ankara Antlaşması(20 Ekim 1921)

Manda rejimi ile Suriye'ye yerleşen Fransa, Adana, Antep, Maraş, Urfa'yı İngilizlerden devralınca, burada çok güçlü bir Türk direnişiyle karşılaştı. Bu
direniş Fransızlara çok ağır kayıp verdirdi. Suriye mandasını tehlikeye soktu. Türk Orduları'nın 1. ve II. İnönü Savaşları ve Sakarya Savaşı'ndaki başarıları
Fransa'yı çok etkiledi ve tutumunu değiştirdi. Bu arada İtalyanlar Haziran ayından itibaren sessizce Anadolu'yu terk etmeye başladılar. 5 Temmuz 1921'de
ise tamamen terk ettiler. Gerçi Ekim ayında, Anadolu'ya bir temsilci göndererek ekonomik ayrıcalıklar istedilerse de Ankara ret etti.

Fransızlar 1921 Mart ayından itibaren Türkiye ile görüşmelere başladılar. Bekir Sami Bey'in Fransızlarla Londra'da yaptığı antlaşma, bağımsızlık ilkesiyle
bağdaşmadığı için ret edildi. Haziran ayında Franklin Bouillon'u Ankara'ya özel temsilci olarak gönderdiler. Görüşmeler olumlu hava içinde gelişirken Yunan
saldırısı başlayınca, görüşmeleri askıya aldılar. Türk-Sovyet yakınlaşması Fransa'yı endişeye itti. Yunan saldırısı karşısında Türkiye'nin Sovyetlerden
yardım alması üzerine Fransız basını "Denize düşen yılana sarılır." Türk sözünü hatırlatarak, Fransız çıkarlarının tehlikeye düşeceğini belirtiyordu.

Kral, Konstantin'in, başlattığı saldırıyı "Haçlı Seferi" olarak ilanı Avrupa'da etkili olmuş, Sovyetlerin Kemalistlere 150.000 kişilik bir ordu gönderdiği
ve Anadolu'ya girdiği haberleri duyulmuştu. Yunan Ordusu'nun başlangıçtaki üstünlüğü Avrupa'da büyük etki yaptı. Fakat Türk Ordusu'nun savaşı kazandığının
duyulması bütün umutlan yıktı. Fransız kamuoyunun görüşü ve Hükümetin tutumu değişti. Türkiye gerçegini kabul ettiler. 20 Ekim 1921'de Ankara Antlaşması'nı
imzaladılar.

Ankara Antlaşması'nın Hükümleri

1- Her iki taraf bu antlaşmanın imzalanmasından sonra savaşa son vermeyi kabul ediyorlar.

2- Türk ve Fransız tutuklu ve savaş esirleri serbest bırakılacak

3- Antlaşmanın imzalanmasını izleyen iki ay içinde sözü geçen hattın güneyine Fransız kuvvetleri ve kuzeyine Türk kuvvetleri çekilecek.

4- Boşaltma ve işgal her iki tarafça atanacak bir komisyonca saptanacak yöntemlerle gerçekleşecek.

5- Her iki taraf da boşaltılan bölgelerde tam bir genel af uygulayacaklar.

6- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Misak-ı Milli'de açıkça tanınan azınlıklar hukukunun çeşitli devletler ve bağlaşıkları arasındaki antlaşmalara
göre aynı temelde kendisine uygulanacağını bildirir.

7- İskenderun ve Antakya bölgesi için Fransa özel bir yönetim rejimi kuracak, buradaki Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her tür kolaylık gösterilecek.
Türkçe resmi dil olarak kalacaktır.

8- 3. maddede sözü geçen hat şöyle çözümlenmiştir: Sınır, İskenderun Körfezi üzerinden Payas'ın güneyinden Meydan-ı Ekbez'e doğru gidecek. Oradan Suriye'ye,
Karnaba ve Kilis Türkiye'ye bırakılarak Çobanbey İstasyonu'nda demiryolunu izleyecek, demiryolu Nusaybin'e kadar Türk topraklarında kalacaktır. Nusaybin
ile Cezinei İbn Ömer arasındaki eski yol Türklerde kalarak Dicle'ye varacaktır. Yolda, her iki ülke de aynı hakka sahip olacaktır. Bu antlaşmanın imzalanmasını
izleyen bir ay içinde her iki taraf temsilcilerinin oluşturduğu bir komisyon bu hattı saptayacaktır.

9- Osmanlı Hanedanı kurucusu Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah'ın Türk mezarı adı ile anılan mezarın bulunduğu Caber Kalesi Türk Bayrağı altında, Türk
koruyucuları gözetiminde, Türk mülkü olarak kalacaktır.

1O-Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Pozantı-Nusaybin arasındaki Bağdat Demiryolu ayrıcalığının ve Adana'daki şubelerinin haklarıyla işletme ve nakliyat-ı
ticaretinin yasal hak ve yararlarıyla Fransız Hükümeti'nin seçeceği bir Fransız grubuna verilecektir. Türkiye, Meydan-ı Ekbez'den Çobanbey'e kadar Suriye
topraklarından trenle askeri ulaşım yapabilecektir. Suriye'de Türk topraklarında aynı hakka sahiptir.

11- Bu anlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye-Suriye arasında bir gümrük anlaşması saptanması için karma komisyon kurulacaktır.

12- Kuveik Suyu, Halep Şehri ile kuzeyindeki Türk bölgesi arasında acil bir şekilde bölünecek, Halep, gereksinmesine göre, kendi masraflarıyla Türk toprağından,
Fırat'dan su alabilecektir.

13- Yerleşik veya göçebe haktan 8. maddede saptanan hattın bu veyahut ta öteki tarafındaki otlaklardan yararlanma hakkı veya emlakı veya arazisi olanlar
eski haklarından yararlanabileceklerdir. Hayvanlarını veya yavrularını, araç ve
gereçlerini gümrük veya vergi vermeksizin hattın öte tarafına nakledebileceklerdir. Bunlarla ilgili vergileri, oturdukları ülkede vermek ile yükümlüdür.
Anlaşmanın imzalanması sırasında Türk delegesi Yusuf Kemal Bey, Franklin Bouillon'a, İskenderun ve Antakya bölgesi halkına Türk Bayrağı'nı ihtiva eden
özel bir bayrak kullanma hakkının verilmesini istedi ve bu istekleri kabul edildi.

Bu antlaşma ile Birinci Dünya Savaşı öncesi kurulmuş bulunan İtilaf bloğu parçalandı. Versay'da kendisini desteklemeyen ve Almanya'ya yumuşak davranan
İngiltere'ye kızan Fransa Türkiye konusunda İngiltere'ye oyun oynuyor ve tek başına hareket ediyordu. İngiltere bu antlaşmayı hayret ve dehşet ile karşıladığını
gizlemedi. Fransa Türk cephesinde 60-70.000 asker beslemek ve Türklerle savaşmaktan kurtuluyordu. Bu antlaşma yalnızca Güney Doğu Anadolu için imzalanmakla
beraber, Fransa gibi büyük bir Avrupa devletinin Türkiye'yi ve Misak-ı Milli'yi resmen tanıması bakımından çok önemliydi. Fransız desteğini yitirdikleri
için Kilikya üzerindeki Ermeni hayalleri yıkıldı. 130.000'den çok Ermeni Suriye'ye, 30.000 kadar Ermeni de Kıbrıs'a göç etti. Doğu Anadolu'da da 300.000
kadar Ermeni, Ermenistan'a göç etti.

Bu antlaşmanın Türkiye'ye siyasi yararlarının yanı sıra, askeri bakımdan da büyük yararı oldu. Bu cephenin tasfiyesi ile Türkiye güneyini de güvenceye
aldı ve buradaki askerlerini Batı cephesine taşımak olanağı buldu. Fransızlar bölgeyi boşaltırken Türkiye'ye satış ve hibe yoluyla silah, cephane bıraktılar.

Sömürge halklarının üzerinde de bu zaferin etkisi görüldü. Avrupa devletlerinin yenilmezliği konusu yıkıldı. Türk zaferi ve Avrupa Devletleri'nin Türkiye
karşısındaki yenilgileri sömürgeler halklarına umut verdi.

Bu antlaşma ile Hatay Fransa'ya bırakılmakla Misak-ı Milli'den ikinci ödün verildi. Batum'dan sonra Hatay yitiriliyordu. Fakat o günün koşulları altında
elde edilen büyük kazançtı. Çünkü Türkiye iki büyük cepheyi tasfiye etti. İki büyük ülke tarafından resmen tanındı. Kaldı ki Hatay üzerinde Türkiye haklarından
vazgeçmeyecekti. 1923 yılında Adana'ya gelen ******, burada kendisini siyah bayrakla karşılayan Hatay temsilcilerine "40 asırlık Türk yurdu yabancı eline
bırakılamaz." diyerek, kurtuluş için söz vermiş ve sözünü 15 yıl sonra yerine getirmiştir .:Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)< Anadolu'ya Yunan
istilasından kurtaran Türk ordusu, bu sefer işgal altında bulunan diğer vatan topraklarını da kurtarmak üzere harekete geçti. Bir kısım kuvvetlerimiz İzmit'den
İstanbul istikametinde ilerlerken, bir kısım kuvvetlerimiz de Çanakkale'ye yaklaştı. İstanbul ve Boğazları işgalleri altında bulunduran İtilaf devletleri,
telaşa düşerek anlaşmak istediklerini bildirdiler. İngiltere, İtalya, Fransa temsilcileri Paris'te toplanarak, Türklere teklif olunacak barış esaslarını
görüşmeğe başladılar. Görüşmeler sonucunda Türk Hükümeti'ne bir nota verdiler.

Mustafa Kemal tarafından bu notaya verilen cevapta, Meriç nehrine kadar Trakya'nın Türklere teslimi şartıyla, Mudanya'da askeri bir konferansın toplanmasını
kabul ettiğimizi ve bu konferansta Türkiye'yi temsil etmek üzere İsmet Paşa'nın delege tayin edildiğini bildirdi.

Mudanya'da büyükçe bir yalı bu konferans için düzenlendi. 3 Ekimden itibaren delegeler ayrı ayrı savaş gemileriyle Mudanya'ya gelmeğe başladılar. Yunan
delegesi General Mazarakis Mudanya'ya geldi. Fakat karaya çıkmayarak müzakerelerin sonucunu gemiden bekledi. Konferansta Türkiye'yi İsmet Paşa, İngiltere'yi
General Harrington, Fransa'yı General Sharpy (Şarpi), İtalya'yı General Monbelli temsil ediyordu.

Görüşmeler dokuz gün sürdü, bir hayli heyecanlı ve zorlu oldu. Sonunda mütareke Türk görüş ve isteklerine uygun bir şekilde imzalandı (11 Ekim 1922). Yunan
delegesi mukaveleyi imza etmek istemedi. Fakat üç gün sonra Yunanlılar bu mukaveleyi resmen kabul ettiklerini bildirdiler.

Mudanya Mütarekesi'nin Esasları

1.Bu mukavelenin yürürlüğe girme tarihinden itibaren Türk ve Yunan askeri kuvvetleri arasında savaş bitmiştir.

2.On beş gün içinde Yunan ordusu (Edirne dahil) Meriç ırmağının batısına çekilmiş bulunacaktır.

3.Boşaltılmanın bitmesinden sonra otuz gün içinde, Doğu Trakya Yunan Hükümeti memurları tarafından İtilaf kuvvetlerine, İtilaf kuvvetleri de Türklere teslim
edeceklerdir.

4.Barış konferansının sonucuna kadar, Doğu Trakya'da Türkler 8000 jandarma bulunduracaklardır.

5.Mütarekenin imzalanmasından sonra İstanbul ve Boğazlar da Büyük Millet Meclisi Hükümeti idaresine bırakılacak, İtilaf kuvvetleri barışın imzasına kadar
İstanbul'da kalacaklardır.

Mudanya Mütarekesi'yle Misak-ı Milli'nin topraklarımıza ait kısmı kabul edilmiş oldu.

Mütareke şartlarına göre, Trakya'da askeri ve sivil idareyi ele almak için tayin edilen Refet Paşa 19 Ekim'de İstanbul'a geldi. Halkın samimi tezahüratı
arasında İstanbul'a giren gaziler; "Seni de, geldik, kurtaracağız, İstanbul…" şarkısını söylüyor, halk ise sevinç gözyaşları döküyordu.

Lozan Antlaşması

Lozan Konferansı genel toplantısı 21 Kasım 1922 günü yapılmıştır. Bu konferansta Türkiye Devleti'ni İsmet Paşa Hazret1eri temsil etti. Trabzon Milletvekili
Hasan Bey ve Sinop Milletvekili Rıza Nur Bey, İsmet Paşa' nın başkanlığındaki delegeler hey'etini oluşturuyordu. Hey'etimiz, Kasım 1922 başlarında Lozan'a
gitmek üzere Ankara' dan ayrıldı. Efendiler, iki dönemden ibaret olup sekiz ay devam eden Lozan Konferansı ve sonucu dünyaca bilinen bir husustur. Bir
süre Ankara'da Lozan Konferansı görüşmelerini takip ettim. Görüşmeler hararetli ve tartışmalı geçiyordu. Türk haklarını tanıyan olumlu bir sonuç görülmüyordu.
Ben bunu pek tabiî buluyordıım. Çünkü, Lozan barış masasında ele alınan meseleler yalnız üç dört yıllık yeni devreye ait ve onunla sınırlı kalmıyordu.
Yüzyılların hesabı görülüyordu. Bu kadar eski, bu kadar karışık ve bu kadar kirli hesapların içinden çıkmak, elbette, o kadar basit ve kolay olmayacaktı.
Efendiler, bilindiği üzre, yeni Türk Devleti'nin yerini aldığı Osmanlı Devleti , Uhud-ı Atîka adı altında birtakım kapitülasyonların esiri idi. Hristiyan
halkın birçok hakları ve ayrıcalıkları vardı. Osmanlı Devleti , Osmanlı ülkesinde oturan yabancılara karşı yargı hakkını uygulayamazdı; Osmanlı vatandaşlarından
aldığı vergiyi, yabancılardan alması engellenmiş bulunuyordu. Devletin varlığını kemiren ve kendi sınırları içinde yaşayan azınlıklarla ilgili tedbirler
alması mümkün değildi. Osmanlı Devleti , kendisini kuran temel unsurun, Türk milletinin, insanca yaşamasını sağlayacak tedbirleri alma bakımından da engellenmişti;
memleketi imar edemez, demiryolu yaptıramazdı. Hattâ okul yaptırmakta bile serbest değildi. Bu gibi durumlarda yabancı devletler hemen işe karışırlardı.
Osmanlı hükümdarları ve çevresindeki yakınları debdebe ve gösteriş içinde yaşayabilmek için memleket ve milletin bütün servet kaynaklarını kuruttuktan
başka, milletin her türlü çıkarlarını feda etmek, devletin haysiyet ve şerefini ayaklar altına almak suretiyle birçok dış borçlar yapmışlardı. O kadar
ki, devlet bu borçların faizlerini bile ödeyemeyecek duruma gelmiş, dünya gözünde "müflis" sayılmıştı.(Nutuk)

Mudanya'daki başarılarını gördüğü İsmet Paşa'yı Lozan'a da göndermeye karar veren M. Kemal Paşa, önce İsmet Paşa'nın Dışişleri Bakanı olmasını sağladı.
2 Kasım'da da Meclis'te yapılan oylama sonucu İsmet Paşa,Lozan'a gidecek Türk Heyetinin Başkanı seçildi. M. Kemal Paşa İsmet Paşa 'yı seçerken onun bütün
hayatı boyunca başarılarını ve kişiliğini göz önüne almıştı. Çalışkan, azimli, zeki, kültürlü, sorumluluktan çekinmeyen, girişim sahibi ve her aldığı işi
başaran birisi olan İsmet Paşa'nın Lozan'a gönderilmesi için yaptığı seçim, İsmet Paşa'nın bundan sonraki politik hayatını da etkileyecekti.

İsmet Paşa Lozan'a ülkesinin geleceğinin sorumluluğunu omuzlarında taşıyarak gitti. Karşısında Avrupa'nın kurnaz ve tecrübeli politikacıları vardı. İngiltere'yi
Lord Curzon temsil ediyordu. Konferans 20 Kasım 1922'de açıldı. Konferans'a davetçi devletler olarak İngiltere, Fransa, İtalya ve bundan başka Yunanistan,
Yugoslavya, Japonya, Romanya, ayrıca Boğazlar konusunda Sovyetler Birliği ve Bulgaristan katılıyordu. Amerika ise yalnızca bir gözlemci gönderdi. Fakat
asıl sorunlar Türkiye ile İtilaf bloğu ve Yunanistan arasında idi. General Harrington, Mudanya'da edindiği tecrübe ile Lord Curzon'a bir mektup yollayıp,
İsmet Paşa'ya dikkat etmesini "Sert bir ceviz" ile karşı karşıya olduğunu bildirmişti. Gerçekten de daha ilk gün açılışta, İsmet Paşa takdim edilince,
İsmet Paşa elindeki nutku okumaya başladı. Konu sonra anlaşıldı. İsmet Paşa Lord Curzon'un konuşma yapacağını öğrenmiş, bunun üzerine İngiliz delegesinin
konuşma hakkı varsa ben de konuşurum demişti. Poincare İsmet Paşa'dan vazgeçmesini rica etmişti. İsmet Paşa da "Lord Curzon vazgeçsin o zaman ben de vazgeçerim."
yanıtını vermişti. Curzon konuşma yapınca İsmet Paşa da nutkunu okumuştu. Türkiye'nin yıllardan beri sıkıntılar çektiğini, her yaşta Türkün kadın, çocuk,
erkek savaştığını, vatanlarını savunduğunu hatırlatıp, Türkiye topraklarının dört yıldan beri yakılıp, yıkıldığını ama bütün bunlardan yılmadıklarını,
istiklal aşkıyla dolu bulunduklarını belirtti ve konuşmasını "Efendiler, çok ıstırap çektik, çok kan akıttık. Bütün medeni uluslar gibi hürriyet ve istiklal
istiyoruz." sözleriyle tamamladı. İsmet Paşa'nın bu konuşmasını Curzon ve Mussolini alkışladılar.

İtilaf Devletleri Lozan'ı Birinci Dünya Savaşı sonrası olayı gibi görüp Türkleri yenik bir ulus gibi kabul etmek istiyorlardı. Oysa Türkiye silahının hakkıyla
düşmanlarına üstünlüğünü kabul ettirmişti. İsmet Paşa zafer kazanan bir ülkenin temsilcisi olarak, Türkiye'nin tam bağımsızlığından ve ulusal sınırlarından
ödün,vermemek için kararlıydı. İtilaf Devletleri'nin karşısında, Osmanlı Devleti 'nin ezik devlet adamları yoktu. Ulusal inanç ve iradenin temsilcisi olan
kararlı, sert, akıllı, yılmak bilmeyen yeni bir Türk devlet adamı vardı ve daha ilk günden durum anlaşıldı. Lozan'da altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu
'nun hesabı görülecekti. Türkiye'nin, tam bağımsızlık tezini bilen Fransa da şimdi İngiltere'nin yanında yer aldı. Fransa'nın bu tutumu İsmet Paşa'yı çok
şaşırttı, ama yıldırmadı. Curzon ise, dizginleri elinden bırakmayıp, Orta Doğu'da ülkesinin itibarını Türkiye'nin zararına yeniden canlandırmak istiyordu.
Paris'e uğrayan Curzon, İngiltere ile Fransa işbirliğini sağlamıştı. İtalya şimdi, özellikle ekonomik konularda İtilaf bloğuna katıldı. Türkiye ile İtilaf
Devletleri arasında Boğazlar, Musul, Kapitülasyonlar ve Osmanlı Borçları ve Türkiye ile Yunanistan arasında azınlıklar ve Patrikhane sorunları vardı. BU
sorunları çözmek için üç komisyon kuruldu ve çalışmalar başladı.

Boğazlar konusu tartışılırken, Sovyet temsilcisi Çiçerin de görüşmelere katıldı. Çiçerin Boğazlar konusunu Türk-Sovyet ilişkileri ve Misak-ı Milli çerçevesi
içinde ele alarak Türkiye'yi destekledi. Boğazların savaş gemilerine kapalı ve Boğazların savunulmasının Türkiye'ye ait olması gerektiği konusunda Sovyetler
ile Türkiye aynı görüşü paylaşıyorlardı. İsmet Paşa müttefiklerin isteklerini tartışmayı kabul edince Türk-Sovyet ilişkisi gerginleşti. Türk-Sovyet dostluğu
İngiliz tehlikesine karşı kurulmuştu. Oysa Türkiye batıya kendini kabul ettirmek istiyordu. Sovyetlere yaklaşmak tehlikeli olabilirdi. Türk-İngiliz ilişkilerini
sertleştiren önemli konu Musul idi. Türkiye Musul'un coğrafi ve nüfus bakımından Türkiye'nin bir parçası olduğunu ileri sürerken, İngiltere özellikle petrol
ve stratejik önemi dolayısıyla burayı Türkiye'ye bırakmak istemiyor ve bu sebeple burada yaşayan Kürtleri de el altından kışkırtıyordu. Türkiye Kürtlerle
Türklerin aynı soydan geldiğini binlerce yıllık kültür birliği ve din birliği ile kardeş olduğunu belirtti. Fakat İngiltere bunu ciddiye almadı. Türkiye'nin
üstünde durduğu en önemli konuların başında Kapitülasyonlar geliyordu. Türkiye'yi batının açık pazarı haline sokan Kapitülasyonların bütünüyle kaldırılmasını
isteyen Türkiye'nin karşısında Fransa başta olmak üzere müttefikler birleştiler. Osmanlı borçlarının ise yalnızca Türkiye'nin payına düşeni ödemeyi kabul
eden Türkiye'den müttefikler, bütün borçları ve Duyun-u Umumiye'nin tatlı karlarının devamını istiyorlardı. Azınlıklar konusunda ise Venizelos Patrikhane'yi
de ileri sürdü. Türkiye, Yunanistan'ın Türkiye'de yaptığı tahribatın 4 milyar Frank olduğunu belirtip tazminat isteyince Venizelos, Yunan Ordusu'nun Anadolu'ya
İtilaf Devletleri'nce ve onların çıkarları için çıkartıldığını ileri sürdü.

Sorunlar Türkiye'nin haklarını tanımak istemeyen Müttefiklerin Türk isteklerini reddetmesi yüzünden çözülemedi. İsmet Paşa 20 Aralık 1922'de Ankara'ya
yolladığı raporda "Konferansın bir bunalım sonunda kesilmesi olasılığına karşı hazırlıklı bulunmak." gerektiğini bildirmişti. Fevzi Paşa her olasılığa
karşı orduların ileri harekata hazırlanmasını bildirdi. Başkomutan da alınan bu önlemleri yerinde buldu. Boğazları kapatmak ve Musul üzerine yürünmesi
için gerekli önlemler alındı. M. Kemal yeni bir savaş istemiyordu. Fakat Türkiye'nin, kanla kazandığı haklarını da bırakmamakta kararlıydı. Türkiye barış
için beklemeyi kabul etmişti. Fakat Türkiye'nin tam bağımsızlığını kabul eden bir barış olmayacak ise savaşa devama kararlıydı. M. Kemal Paşa 5 Ocak 1923'de
İsmet Paşa'ya yolladığı telgrafta orduları denetlemek için geziye çıktığını belirtip kendisine güç verdi. Fakat görüşmeler Ocak ayı sonunda çıkmaza girdi.
İngiltere Musul konusunda direniyordu. Diğer devletleri Türkiye'nin isteklerine razı etmek mümkündü. İngiltere ile anlaşmak için Musul'dan vazgeçmek gerekiyordu.
Bu durumda anlaşma olmadı. Konferans 4 Şubat'ta dağıldı. Konferans'ta anlaşılan tek konu, Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak'ta imzalanan sivil rehinelerle,
asker tutsakların geri verilmesi oldu.

İsmet Paşa Romanya üzerinden Türkiye'ye döndü. Romanya'da iken 6-7 Şubat gecesi yaptığı açıklamada, Türkiye'nin barış için elinden geleni yaptığını ve
dünya kamuoyunun bunu takdir edeceğine inandığını belirtti. Eskişehir'de M. Kemal ile buluşan İsmet Paşa 20 Şubat'ta Ankara'ya vardı. Bakanlar Kurulu'ndaki
görüşmelerden sonra 20-24 Şubat tarihlerinde Meclis'te gizli oturumlarda konu ele alındı. Muhalifler İsmet Paşa'yı, Meclis'te açıklama yapmadan M. Kemal
ile buluştuğu için sert bir dille eleştirip, Misak-ı Milli'ye ihanet ettiğini, hatta İngilizlerden rüşvet aldığı yolunda çirkin iddialar ileri sürdüler.
M. Kemal olaya müdahale ederek İsmet Paşa'nın yanında yer aldı. Meclisteki hava aşırı derecede gerginleşmişti. Sonunda 8 Mart'ta İsmet Paşa'nın imzasıyla
müttefik devletlere Türkiye'nin önerileri bildirildi. Türkiye'nin notasını Londra'da toplanarak inceleyen Müttefikler ile anlaşılması üzerine, Konferans'ın
23 Nisan'da yeniden toplanması kararlaştırıldı.

Bu arada 17 Şubat 1923'te İzmir'de İktisat Kongresi toplandı. 4 Mart'a kadar süren bu kongre resmi olmamakla beraber ilk Türk İktisat Kongresi idi. Kongre
M. Kemal Paşa'nın nutku ile açıldı. Bu kongrede kabul edilen esaslar Türkiye'nin liberal bir ekonomik düzene yöneleceğini gösteriyordu. Bu kongrenin ekonomik
yönü ilerde ayrıca ele alınacaktır. Fakat özellikle Lozan görüşmelerinin kesildiği bir tarihte toplanan kongre de Türkiye'nin liberal ekonomik sisteme
gireceği izlenimini yaratması batılılar üzerinde etkili oldu. Türkiye'nin Sovyetlere kaymayacağı güveni gelmeye başladı.

Ulusal Mücadele için toplanmış bulunan T.B.M.M., görevinin son bulduğunu kabul ederek dağılma kararı aldı ve 16 Nisan'da dağıldı.

Lozan'ın İkinci Evresi

İsmet Paşa Lozan'a ikinci kez gittiğinde İngiltere'yi Curzon'un yerine gelen Sir Horas Rambold, Fransa'yı General Pelle temsil ediyordu. Konferans 23 Nisan
1923'de toplandı. Konferansın siyasi konuları daha kolay çözülürken, ekonomik ve mali konular yine sert tartışmalara yol açtı. İngiliz temsilcileri, Yunanistan'ın
savaş tazminatı ödemesinde ısrar eden İsmet Paşa'ya karşı, Anadolu'ya saldırttıkları Yunanistan'ın avukatlığını, biraz da suçluluk kompleksi ile ileri
boyutlara kadar ***ürüyordu. Savaş tazminatı konusu İsmet Paşa ile Başbakan Rauf Bey'in de arasını açtı. Aralarında geçen diğer yazışmalar iyice sertleşince,
M. Kemal duruma müdahale etti. Yunanlılar tamirat borcu için Karaağaç Bölgesi'ni Türkiye'ye bırakmaya razı oluyordu. Fakat Türkiye bu kadarla yetinmek
istemiyordu. İsmet Paşa'nın karara varamadığı konularda M. Kemal Paşa yardımcı oldu. İsmet Paşa 20 Temmuz'da M. Kemal Paşa'ya bir telgraf çekerek, "Her
dar zamanımda hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim acıyı tasavvur et. Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha
artmıştır. Gözlerinden öperim pek sevgili kardeşim, aziz şefim." teşekkür etti. Tarafların uzun tartışmaları ve sert mücadeleleri sonunda 24 Temmuz'da
antlaşma imzalandı. M. Kemal, İsmet Paşa'ya kutlama telgrafı çekti. Türkiye'nin büyük kentlerinde 101 pare top atılarak barış kutlandı. "Barış", Türk Ulusu'nun
yüz yıllarca özlemini çektiği kavram. Tam bağımsız Türk Devleti bu barış ile bütün dünya tarafından kabul olunuyordu.

Lozan Antlaşması'nın Hükümleri

Ön sözünde, devletlerin bağımsızlık, egemenlik haklarına saygılı olunmasına uyulması ilkesinin yer aldığı Lozan Antlaşması'nın hükümleri oldukça geniştir.
Bu hükümleri "Sınırlar, Azınlıklar, Kapitülasyonlar, Borçlar, Boğazlar, Savaş Tazminatı" gibi esaslar altında toplayarak özetleyebiliriz.

Sınırlar:

* Suriye Sınırı: 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması'nın esaslarına göre kabul edildi.

* Irak Sınırı: Irak sınırı ve Musul sorunu Lozan'da çözülemedi. Bu anlaşmazlık Türkiye-İngiltere arasında dokuz ay içinde çözümlenmek üzere antlaşmanın
sonrasına ertelendi.

* Batı Sınırı: Yunanlılarla olan sınır Misak-ı Milli'ye göre çözüldü. Karaağaç savaş tamiratı olarak Yunanistan tarafından Türkiye'ye verildi. On iki Ada
İtalya'da kaldı. İmroz ve Bozcaada Türkiye'ye verildi. Diğer Ege Adaları Yunanistan'da kaldı.

Azınlıklar:

Azınlıklara Türkiye'nin egemenliği ile bağdaşmayan haklar verilmedi. Türk vatandaşı olanların kanunlar önünde eşitliği kabul edildi. Türkiye'deki Rumlar
ile Yunanistan'daki Türkler mübadele (Takas) edilecekti. Yalnız İstanbul'daki Rumlar ile Batı Trakya'daki Türkler mübadele dışında bırakılacaktı.

Kapitülâsyonlar:

Kapitülâsyonlar kaldırılmıştır. Yalnız beş yıllık bir geçiş süresi verilmiştir. Türkiye'yi yüz yıllardır, ekonomik, mali, idari, adli yönden sömüren büyük
bir sorun tarihe gömüldü.

Dış Borçlar: 1854'te başlayan ve 1881'de Osmanlı Maliyesi'nin iflası ve Düyun'u Umumiye'nin kuruluşuna yol açan Osmanlı borçları, ileriki yıllarda daha
da artmıştı. Osmanlı İmparatorluğu 'nun parçalanması sonucu kurulan yeni devletlere pay edilen Osmanlı borçlarından Türkiye kendi payına düşeni kabul etti.
Alacaklılar ödemelerini altın veya sterlin (İngiliz Lirası) ile ödenmesini istediler. Fakat Türkiye Fransız Frangı ile ödenmesini kabul ettirdi. Bu ödeme
şekli Türkiye için daha karlı idi. (Türkiye bu borçların en son taksidini 1951 yılında ödedi.)

Boğazlar:

Savaş tehlikesi karşısında veya Türkiye'nin savaşa girmesi durumunda silahlandırılabilecekti. Boğazların her iki yakasında 15 km.lik bir bölge silahsız
olacaktı. Boğazların idaresi uluslararası bir kuruluş olan "Boğazlar Komisyonu'nca yapılacaktı. Savaş gemilerinin boğazlardan geçişi esaslara bağlandı.

Bu arada yeni Meclis için seçimler tamamlandı ve Lozan Antlaşması'nın onaylanması yeni Meclis'in görevi oldu. Meclis'te Hatay'ın ve Trakya'da bazı yerlerin
dışarıda kalması, Meis gibi Anadolu'ya çok yakın adaların Yunanistan'a bırakılması eleştirilere yol açtı. Fakat yapılan görüşmelerden sonra Meclis 23 Ağustos
1923'te 227 oydan 213'ünün evet oyu ile antlaşmayı onayladı.

Antlaşmanın Önemi

Lozan Antlaşması, Türkiye'nin Mondros ve Sevr ile elinden alınmak istenen topraklarını ve bu topraklar üzerindeki Türk Ulusu'nun bağımsızlığını geri getirdi
ve ulusal sınırlar içinde yeni bir Türk Devleti'nin varlığını sağladı. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'nın galibi ve Almanya'ya, Avusturya'ya, Bulgaristan'a
istediklerini dikte ettirerek yaptırmış olan İtilaf Devletleri'ni, bağımsızlık savaşlarında yenerek Misak-ı Milli'yi ve bağımsızlığını kabul ettirdi. Sevr
ile yok edilmek istenen Türk varlığı, "Türk Mucizesi" ile Lozan'da tüm dünyaya onaylatıldı. Sevr ile "Doğu Sorunu"nu dilediği gibi çözmek isteyen İngiltere
ve Fransa, Türkiye'nin gücü karşısında, bu sorunun Türkiye'nin istediği biçimde çözümlenmesini kabul ettiler ve "Doğu Sorunu", "Avrupa'nın Hasta Adamı"
gibi sorunlar tarihe karıştı. Türkiye Emperyalizm'e karşı silahlı bağımsızlık savaşını kazandı ve bunu siyasal alanda da kabul ettirdi. Bu olay, ******'ün
dediği gibi bütün mazlum uluslara etki yaptı ve bağımsızlık inançlarını kamçıladı. Hindistan'dan Arabistan'a, Kuzey Afrika'ya yaptığı bu etki sömürgeciliğin
sonunu getirdi. İngiliz İmparatorluğu'nun çökmesini hazırlayan en büyük etken Türkiye örneği oldu. İngiltere, Türkiye'nin bağımsızlığını kazanmasının bütün
sömürgelere yapacağı etkiyi bildiği için,başından beri Ulusal Mücadele'nin amansız düşmanı kesilmişti ve Lozan'da da bunu sürdürdü. Öyle ki Türk-İngiliz
ilişkileri ancak l939'da düzelebildi.

Kürdistan sorunu söz konusu olmadı. Ermenistan işi, Türkiye'nin gücü karşısında tarihe karıştı. Kuşkusuz Lozan'da çözülen sorunların en önemlisi Kapitülasyonların
kaldırılması oldu. Bu konu üzerinde kısaca durmak gerekir.

Kapitülasyonlar

Yabancı Devlet tebasının ve konsolosunun bir ülkede sahip olduğu ayrıcalıklar ve muafiyetleri tanımlayan kapitülasyon anlamı dar ve az kullanılan biçimiyle
de savaş zamanında bir şehir, ordu veya ülkenin düşmana teslimi anl¤¤¤¤¤ gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu 'nda ise "Uhud-u Atik" biçiminde kullanılmış
olup, yabancılara ikamet, seyahat serbestliği, şahıs ve mallarının korunması, dini özgürlüklerini, birçok vergiden muaf olmalarını sağlamakta idi. 1365'de
Ragusa, 1378'de Ceneviz, 1460 da Toskana ve 1480'de Venedik'e ticari ayrıcalıklar tanınmıştı. Fakat Kapitülasyonların asıl başlangıcı 1535 yılında Kanuni'nin
Fransa'ya tanıdığı ayrıcalıklar oldu. Buna göre Fransız tüccarlar Osmanlı ülkesindeki limanlarda serbestçe ticaret yapabilecekti Daha sonra bütün Avrupalıların
yararlanacağı bu imtiyazlar ekonomik, adli, idari, bir biçim aldı. Yabancıların Osmanlı İmparatorluğu 'nda bu ekonomik ve hukuki üstünlüğü yanı sıra, bu
sayede batının yarı sömürgesi haline girilmişti. Her Padişah zamanında yenilenen Kapitülasyonlar 1740 yılından sonra devamlılık kazandı. Bu tarihten itibaren
yabancılar dokunulmazlık kazandılar. Suç işleseler bile evleri araştırılamaz, bağlı bulunduğu devletin rızası olmadıkça bir yabancı sınır dışı edilemez,
vergi alınamazdı. Hükümet içinde hükümet demek olan, ülkenin egemenlik haklarını sınırlayan bu durum Osmanlı İmparatorluğu 'nu yarı bağımlı açık bir pazar
ülkesi yapmıştı. Osmanlı Devleti çeşitli fırsatlardan yararlanarak Kapitülasyonları kaldırmayı denedi. 1856'da ilk girişim sonuçsuz kaldı. 1877-8 Osmanlı-Rus,
1897 Osmanlı-Yunan ve Trablusgarp Savaşları'nda Osmanlı Devleti tek yanlı olarak Kapitülasyonları kaldırdı. Fakat yine yürürlüğe girmesini engelleyemedi.
En son 9 Eylül 1914'de İttihat ve Terakki tarafından kaldırıldı. Mondros'tan sonra yine yürürlüğe girdi. Kurtuluş Savaşı'nda Kapitülasyonlar kaldırıldı.
Erzurum Kongresi ile başlayan ve Misak-ı Milli ile ilan edilen kararda yabancılara ekonomik ayrıcalıklar tanınmayacağı belirtildi. Lozan'da bu sorun, bütün
baskılara rağmen son buldu. Ekonomik bağımsızlık olmadan, siyasi, askeri, kültürel bağımsızlık olmayacağını belirten ******'ün tezi gerçekleşti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guvenlipaylasim.eniyiforum.org
 
kurtuluş döneminde önemli antlaşmalar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» OSMANLI'NIN ÇÖKÜŞÜ(ANTLAŞMALAR)
» kurtuluş savaşındaki şehitlerimiz
» barok dönemin en önemli bestecilerinden bach
» Kırık linkler hakkında önemli duyuru

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
GÜVENLİ PAYLAŞIM FORUM :: EĞİTİM :: LİSE EĞİTİMİ-
Buraya geçin: